A PRİEST WALKS İNTO A BAR İNCELEME
[info title="Bilgi Mesajı - Dikkate Alın!" icon="info-circle"] Dikkat Spoiler Uyarısı ! [/info]
Bir türlü istediğim dengeye oturmadığına inandığım Lucifer bu hafta A Priest Walks Into a Bar bölümüyle ekrana geldi. Bu haftaki bölümü sırf bana "İstersek çekeriz be güzelim". demek için hazırlamışlar gibi hissettirdi. O keyifliydi ki, zaman nasıl geçti anlamadım.
Bölümü henüz izlememiş okuyucularımız için uyarı bandını da çektiğimize göre övgülerime başlayabilirim. Evet, bu hafta cidden diziyi baya övmeye geldim. Şimdiye kadar Lucifer'a dair herhangi bir incelememi okuduysanız, her zaman haftalık davanın tahmin edilebilir ve zayıf olmasından şikayet ettim. Cennet ve cehennem meselelerine odaklansalar daha şahane bir iş çıkartacaklarını söyledim. Bu hafta sanki benim dediklerimi duymuşlar da ona göre bir bölüm hazırlamışlar gibi hissettim. O kadar beğendim.
Bir gün Şeytan kiliseye uğramış...
Bir gün Şeytan kiliseye uğramış...
Bu haftaki hikayemiz bir pederin Lucifer'dan yardım istemesiyle başladı. Elbette din adamı da olsa, yardım için Lucifer'a gelmiş olması Frank'in karakterine dair zihnimizde ön yargılar yaratıyordu. "Neden düzgün bir insan yasa dışı bir yola başvurmayı seçer ki?" diye düşünmeden edemiyor izleyici. Lucifer da tam olarak böyle düşündü ve ona yardımcı olmayı reddetti. Ancak hepimizin iyi bildiği gibi onun içinde gayet düzgün bir insan var. O yüzden dayanamadı ve Dedektif Decker'ı bu olayı araştırmaya ikna etti. Ancak onlar işe ellerini attığında uyuşturucu operasyonunun başındaki arkadaş çoktan vefat etmişti. Okların bu denli Papaz Frank'e yönelmesi onun suçsuz çıkacağını baştan belli ediyordu. Yine de bölümü nasıl keyifli kılacaklarını merak ettirmeyi başardılar. Hakkını da verdiler.
Kiliseye ateş açılması, pederin 10 senedir vukuatsız bir adam oluşu, kurtarmak istediği Connar'ın çoktan uyuşturucu işine bulaştığını itiraf etmesi şüpheleri Frank'in üzerinden çekti. Bu süreçte onu daha yakından tanıma fırsatı bulduk. Önceden müzisyen olduğunu, kızını trafik kazasında kaybettiğini ve kendini bu şekilde dine verdiğini öğrendik. Conner da arkadaşının oğluydu ve onu korumak istiyordu. Tüm bu detaylar ortaya çıktıkça Dedektif Decker da Lucifer da adama ısındı. Öyle ki ikilinin piyano çalma konusunda iddialaştığı bir noktaya ulaştılar. Düet şeklinde piyano çalmaları, bu sahnede ikisinin çocuksu şen hali ve Chloe'ye yakalanmalarını gülümsemeden izlemek mümkün değildi.
Şeytan, bir polis ve bir papaz... Fıkra gibi.
Bölüm ilerledikçe kiliseye ateş açanın Conner olduğu, uyuşturucu işine baya bulaştığı ortaya çıktı. Hatta işler öyle bir noktaya geldi ki dizideki karakterler de biz de Örümcek, Conner sandık. İşin arkasından danışmanlarının çıkması çok da şaşırtıcı olmadı. Yine de önceki bölümler kadar bariz belli de değildi. İzleyiciyi iki kere şaşırtarak kendi adlarına bir ilki gerçekleştirmiş oldular.
Bu haftaki en iyi sahnelerden birinin Lucifer'ın neredeyse gözleri dolarak ceketiyle Frank'e tampon yapmasıydı. Karşısındakinin gerçekten iyi bir insan olduğunu anladığı anda, onlara değer vermeye başlıyor olması Lucifer'ın nasıl bir karaktere sahip olduğunu net bir şekilde ortaya koyuyor. Sorunu kötü insanlara tahammülü olmayışı... Doğrusunu söylemek gerekirse onu Şeytanlık konusunda biçilmiş kaftan yapan da bu oluyor. Frank'in ölürkenki sözleri ayrıca güzeldi. "Babanın senin için de bir planı var." sözleriyle pederin onun gerçekten kim olduğunu bildiğini gördük. Bu bizden çok Lucifer'ı şaşırttı. Herkese kim olduğunu rahatça söyleyen bu adam birinin kendisine inanmasına bayağı hayret etti. Üstüne pederin "Başta Tanrı'nın neden yoluma seni çıkarttığını anlamamıştım. Ama o beni senin yoluna çıkartıyordu." demesiyle gözlerim dolu. Maalesef çabuk duygulanan bir insanım. O yüzden bu anı da es geçmedim.
Benim bölümdeki favorim Lucifer'ın balkonda babasına isyan edişi oldu. "Kurallarına uyup iyi olsak da olmuyor, günahkar olsak da! Bizden ne istiyorsun?" sözleriyle Tom Ellis yeniden karakterinin hakkını verdi. Tek kelimeyle şahaneydi.
Papaz cool çıkınca...
Tüm bunların yanında bölüm başında yalnız olduğunu hisseden Lucifer, Chloe ile arkadaş olduklarını keşfetmiş oldu. Maze bu bölümde arka planda kalırken, Amenadiel'in ufak ufak başka planlar peşinde olduğunu gördük. Malcolm'u hayata döndürmesi bir ikinci şans demesi değil, sırf Lucifer'ı öldürtmek ve cehenneme geri göndermek içinmiş. Burada kafama takılan o kadar çok soru var ki anlatamam. Misal Lucifer ölüp cehenneme döndüğünde normal günahkar bir ruh mu olacak, yoksa Şeytan vasfı devam mı edecek? Amenadiel'in kafasına göre birinin ölümüne engel olmasına melekler ve daha önemlisi Tanrı ne diyor? Eğer bu sorun değilse neden kimse müdahale etmiyor? Bu işin arkasından çok daha fazla iş çıkacağı kesin. Aksi halde Tanrı istese Lucifer'ı çat diye yerine koyabilir. Supernatural'daki gibi Tanrı'nın ortadan kaybolduğu, Amenadiel'in kafasına göre cennette at koşturduğu bir durum söz konusu olabilir belki de. Ya da cennete de kaos hakimdir ve bir de cehennemle uğraşmamak için Lucifer'a ihtiyaçları vardır, bilemiyorum. Ancak Amenadiel'in yaptıklarının Tanrı'nın istekleriyle alakası olmadığını hissediyorum. Bir de Lucifer bu yaptığı iyiliklerden dolayı temiz bir ruh olarak ölüp cennete geri dönerse cidden çok gülerim. Resmen İncil'in açığını yakalamış olur.
Her neyse, kendimi teorilerde kaybettim. Ancak şu an diziye dair ihtimaller resmen bir deniz. Bu durum da bana oldukça keyif veriyor. Umarım bu tarz bölümlere odaklanmaya devam ederler. Aksi halde gelecek hafta saçma bir bölümle karşılaşmak üzücü olacak.
- +Başarılı haftalık dava
- +Doyurucu yan hikayeler
- +Cennet ve cehennem bağlantısı
- +Tom Ellis'in oyunculuğu
- -Ufak mantık hataları
This post have 0 [blogger]
EmoticonEmoticon