-->

12 Mayıs 2016 Perşembe

QUANTUM BREAK - İNCELEME


Quantum Break’in piyasaya çıkması beni hem sevindirdi, hem de hüzünlendirdi diyebilirim. Sevindirmesinin sebebi, Xbox One’ın ortaya çıktığı gün isminin anılıp kısa bir video ile ağzımıza bal çalınmasıydı. O günden beri, yani 2013 yılından beri Xbox One için belki de en çok beklediğim oyndu Quantum Break. Üzülmemin sebebi de ilk sebeple aynı. Bunca yıldır büyük heyecan ve merakla çıkmasını beklediğim oyun çıktığı için elimde ileri tarihli bekleyecek bir oyun kalmadı (şimdilik tabii).
Xbox One’ın duyurulduğu günden bu yana beklediğim oyun diyorum. Hatırlayanlarınız vardır, Xbox One’ın E3 tanıtımında sadece minik bir geminin köprüye çarptığı sahne (kendisi oyunun act 4’ünü oluşturuyor) ile zamanın durması gösterilmişti. Oynanışa dair hiçbir görüntü ya da bilgi verilmemişti. Buna rağmen dünya çapında isim yapmasının sebebi ise ilk olarak arkasındaki yapımcıydı; Remedy Entertainment. Oyun dünyasına eğer bugün adım atmadıysanız bu firma sizin için büyük anlam ifade edebilir. Özellikle de Max Payne ismini duyunca! Zaten Max Payne ismini duymadıysanız ya da size bir şey ifade etmiyorsa ya ben çok yaşlanmışım, ya da oyunculuğa şanssız bir zamanda adım atmışsınız demektir. Oynamadıysanız grafiklerine aldanmadan mutlaka alıp oynayın.

Quantum Break Is a Shooter With Brains

Max Payne'e saygı kuşağı

Max Payne, oyun dünyasını bir anlamda değiştiren oyunlardan biridir. Oyun dünyasının belki de en önemli intikam oyunudur da diyebilirim. Hikaye anlatım yapısı, çizgi romansı ara sahneleri geçiyorum, Bullet Time sistemini oyuna getiren ve Matrix’te bir benzerini gördüğümüz efsane sistemi hayatımıza sokmuştu. Zamanı yavaşlatarak sağa, sola, ileri ya da geriye doğru zıplıyor ve ağır çekimde düşmanlarımızı çatır çatır vuruyorduk. Remedy’nin bu denli isim yapmasının bir diğer sebebi ise Max Payne’i oynayan kişinin Remedy’nin yazarı ve sonrasındaki yaratıcı yönetmeni Sam Lake olması.
Max Payne 2 ile de büyük başarı yakalayan Remedy, ardından oynanışa yenilik getirme ilkesinden şaşmadan hikaye anlatımı konusuna oyun dünyasında en önem veren firmalardan biri olmayı bırkamadı. Microsoft’un desteğini alan Remedy, Alan Wake ile bir muhteşem oyuna daha imza attı. Karanlığa karşı el fenerimiz ve silahımızla oynadığımız oyunda kendimizi roman ile roman yazarının dünyası arasında bulduk. Buna bir de oyun içinde yer alan mini diziler eklenince bir hayli ilginç ve dolu bir oyunla karşılaşmıştık. 2010’da Xbox 360 için piyasaya çıkan Alan Wake, 2012’de de PC için gelmişti. Herkes Remedy’e gözünü yeni bir Max Payne ya da Alan Wake için çevirmişken bizleri bir kez daha ters köşeye yatırarak Quantum Break’i karşımıza çıkardı. Gerçi Max Payne için zaten umutlar Remedy lisans hakkını bıraktıktan sonra bitmişti, neyse ki Rockstar sonrasında Max Payne 3’ü yapıp piyasaya çıkardı.
Hem oyun içerisinde hem de dizi sahnelerinde Alan Wake romanını arkaplanda görmek mümkün.
Oyun dünyasına bu kadar az oyun verip bu denli büyük iz bırakan firmanın yeni oyunu Quantum Break olunca, benim oyuna neden bu kadar heyecanlandığımı anlatabilmişimdir umarım. Sadece isminin ortaya çıkması, bir zaman kırılmasını göstermesi ve Remedy tarafından geliştiriliyor olması zaten belli bir kalite çizgisini gösteriyordu.
Quantum Break, Remedy’nin artık aşina olduğumuz yenilikçi sistemini devam ettiriyor. Zamanında Max Payne için pek para bulamayan ve eldeki imkanlarla yapmaya çalışan firma artık sağlam bir bütçeye sahip. Bunun en büyük örneği ise Quantum Break gibi çok büyük bütçeli bir oyun. Bu bütçenin büyük olmasının iki sebebi var. Birincisi oyunun motion capture tekniğiyle kaydedilmiş olması ve gerçek ünlü oyuncularla çalışılması. İkincisiyse oyunun içinde gerçek bir dizinin olması. Bildiğimiz 4 bölümlük sağlam bir dizi yer alıyor.


Oyunun konusu zaman makinesi ve zaman kırılması etrafında dolaştığı için zaten birçok varyasyonu bünyesinde barındırıyor, bu da hikayenin her zaman sürprize gebe olmasını sağlıyor. Biz Jack Joyce isimli birini oynuyoruz. Abisi Will zaman makinesi konusunda kafayı kırmış biri, Jack de bu ortamlardan kaçarak çeşitli ülkelere gidip yardım faaliyetlerinde bulunuyor. Ancak bir gün üniversite profesörü olan ve Jack’in de eski dostu olan Paul kendisini çağırıp çok önemli bir iyilik istediğini belirtiyor. Will’e söylememesi gerektiğini, Jack’ten başka kimseden yardım isteyemeyeceğini söyleyerek Jack’i Amerika’ya getirmeyi başarıyor. Biz de oyuna tam olarak bu noktada başlıyoruz. Taksiyle şehre yeni dönmüş Jack olarak başladığımız oyunda taksi bizi üniversitede bırakıyor ve neler döndüğünü ilk olarak orada anlamaya başlıyoruz. Oyunun en önemli özelliklerinden biri, hikayenin temel taşlarını ve kıvrımlarını toplanabilir eşyalarla anlatıyor olması. Bu sebeple üniversite bölümünden itibaren etrafı iyi taramanız ve toplanabilir eşyaları alarak hikayeye daha fazla dahil olmanız gerekiyor. Örneğin hikaye normalde bize sadece Paul’un Jack’i çağırmasını ve iyi ki geldin tarzı konuşmasını anlatıyor. Paul’un masasındaki tabletten ise Paul ile Jack arasındaki mailleşmeyi görebiliyor, çağırma sebeplerini okuyabiliyoruz.

Hassas zamanlardan geçiyoruz

Paul, bizi bir zaman makinesine götürüyor ve çalıştırmamızı sağlıyor. Ardından olanlar ise biraz karışık. İlk çalıştırmadan sonra ikincisi sırasında Will geliyor, tehdit ediyor, o sırada Monarch Solutions firmasının askerleri geliyor derken zaman makinesinde hasar oluşmaya başlıyor. Makinenin içinde kapana kısılan Paul, çözümü makineye girmekte buluyor. İşte tam bu noktada dünya değişmeye başlıyor. Zamanın değişmesi ile birlikte o andan sonrası da hızla değişiyor. Paul çok daha farklı biri olarak karşımıza çıkıyor. Bizde zaman makinesindeki hasar ve çatlak yüzünden çok özel güçlere sahip oluyoruz. Aslında zamanı kullanabilen bir süper kahramana dönüşüyoruz diyebilirim. Fakat zamandaki çatlak yüzünden dünyanın sonu gelmeden bir çözüm bulmamız ve Paul’un başında bulunduğu Monarch’a karşı bir şeyler üretmemiz gerekiyor.
Konu zaman olunca her şey bizi şaşırtabiliyor. Dördüğümüz anlar, oyunda anlam veremediğimiz noktaların sebeplerini daha sonradan çok farklı bir şekilde görebiliyoruz. Zaman bükülmesi, geçmiş ile geleceğin birbirine karışması oyun içerisinde çok güzel işlenmiş. Bu süreçte hikayeyi yönlendirirken biz de biraz önce söylediğim zaman güçleriyle oynuyoruz.


Zamanı durduma özelliğine sahip zaman bombası, zaman kalkanı, zamanı bizim için hızlandırıp hareket etmemizi sağlayan özellik gibi birçok zamansal yeteneklerimiz var. Özellikle zaman bombası gerçekten güzel bir buluş diyebilirim. Elimizde gönderdiğimiz alan donuyor. Yani sağda iki düşman, solda iki düşman olduğunu düşünelim. Biz sağa zaman bombası gönderdiğimizde sağdaki iki düşman bombanın geldiği anda bir süre donup kalıyor. Bu süreçte biz istersek soldakiyle savaşabilir, istersek de bombaya doğru mermi gönderebiliriz. Mermiler bombanın önünde duruyor, etkisi geçtiği anda ileri hareket ederek orada sıkışıp kalmış düşmanların üzerine geliyor. Taktiksel olarak ne işe yarayacak derseniz, düşman size ateş etmeden siz bir şarjörü onun üzerine boşaltabilir ve tüm mermilerin aynı anda düşmana gelmesini sağlayabilirsiniz.
Bu yetenekler zamanın kırılmasından dolayı gelse de oyunda amacımız bu problemi düzeltmek. Bunun için Monarch’ta çalışan ve durumu farkeden kişilerden yardımlar alıyoruz. Tabii oyunun hikayesindeki sürprizi bozmamak adına bu konuda pek bilgi vermeyeceğim.
Zaman yetenekleri bizim için tuz biber diyebilirim. Düşmanla savaşta halen elimizdeki en büyük güç ateşli silahlar. Bunlarla zaman yeteneklerini birleştirince ortaya güzel ve estetik sonuçlar çıkıyor.

Ünlüler geçidi

Quantum Break’te ünlü oyuncular yer alıyor. Başrolde bizim yönettiğimiz Jack Joyce’u Shawn Ashmore canlandırıyor. Kendisini İlk X-Men üçlemesi ve Days of Future Past filmindeki Iceman olarka da tanıyoruz. Oyunda dostumuzken bir anda düşmanımız olan Paul’u ise Game of Thrones’un Lord Baelish ya da diğer adıyla Littlefinger olarak bildiğimiz Aiden Gillen canlandırıyor. Jack’in kardeşi William Joyce da Yüzüklerin Efendisi’nin Merry’si, Lost’un Charlie’si Dominic Monaghan. Bir de Monarch’ın yöneticisi Martin Hatch var, o da Lance Reddick tarafından seslendirilip oynanıyor. Lance ile Aiden’ın The Wire dizisinde bir süre birlikte oynadığını da belirteyim.


QB'in tanıtımlarında Jack'i farklı bir aktör oynuyordu. Shawn ile anlaşılmasından sonra o aktör başka role geçirildi.
Saydığım isimler oyundaki karakterlere sadece seslerini değil, aynı zamanda yüz ve hareketlerini de veriyor. Motion Capture teknolojisi kullanılarak karakterlerin yaratıldığı oyun, tüm bu isimlerin birebir hallerini oyuna yansıtıyor. Bu karakterler bir de oyun içerisinde yer alan dizide oynayınca zaten oyundan çıkıp diziye giriyor, diziden çıkıp kaldığı yerden aynı kişilerle oynamaya devam ediyoruz. Bu sebeple de dizinin içerisinde olma, ona katkı sağlama hissini çok net yaşıyoruz. Bu alanda gerçek görüntüler ile oyunu birleştiren ilk oyun değil, ancak diziyle bütünleşen ilk oyun diyebilirim. İşin en önemli kısmı ise her Act sonundaki Junction bölümlerinde oyunun ilerleyişine bizim karar veriyor olmamız. Önümüze iki seçenek geliyor ve Paul olarak bu iki seçenekten birini seçmemiz gerekiyor. Oyunda normalde Jack’i yönetiyor olsak da oyunun kötüsü ya da kontrolü elinde bulunduranı olarak Paul’un katkısı çok büyük. Bu sebeple de seçim hakkı Paul karakterine verilmiş. Bölüm boyunca Jack ile oynadığımız süreç sonrasındaki Paul’un karşı hamlesini de biz belirlemiş oluyoruz. Bu seçim direkt olarak diziye yansıyor. Hangi seçeneği seçtiysek, dizi olarak da o seçeneğe uygun bir bölüm izliyoruz.


Dizileri de işin içine katarsak, bir de bölümde materyalleri toplayarak gittiğinizi düşünürsek oyun size 12-13 saatlik ortalama bir oynanış sunuyor. Bölümleri tekrar oynama ve oradaki eşyaları toplama imkanı da sunduğu için bitirdikten sonra yüzde yüz yapana kadar oynayabilirsiniz ki bu da ekstradan 1-2 saat oynanabilirlik sunabilir.

Grafikleri

Oyunun hikayesi, müzikleri, motion capture ile gerçek oyuncuları görmemiz, dizilerle bağlantısı, oynanışı her şeyi gerçekten çok güzel. Ama benden en büyük eksiyi grafiklerinden alıyor. Yüksek çözünürlüğe bu grafikleri sıkıştırabilmek için son zamanlarda popüler olan teknolojiyi kullanıyor. Oyunun hiçbir görüntüsü aslında net değil. Parlaklığı açarsanız, oyunda bolca noise, yani karıncalanma olduğunu görürsünüz. Ben ilk başta oyunun flashback gibi geçmiş bölümlerini oynuyorum o yüzden böyle bir görüntü var diye düşündüm. Quantum Break gibi bir oyuna yakışmamış. Noise’dan kurtulmak için parlaklığı biraz kapamanız ve olabildiğince karanlık yapıda oynamanız gerekiyor. İşte o zaman pek göze batmıyor. Bu haliyle grafikleri uzaktan oldukça güzel gözüküyor.
Hikaye odaklı bir oyun olunca bizi kendi dünyasına çekmeyi başarıyor. Sürükleyici ve merak uyandıran hikayesi, soluk alma ve cips yeme için uygun zaman olan ara hikayeyi anlatan dizisi derken sabahtan akşama kadar başından kalkmayıp oynamak mümkün. Hiç sıkmayan bir ilerleyişe sahip.


Keşke bu tarz oyunları hep görsek diyeceğim ancak bütçesini düşündükten sonra pek olası görmüyorum. Quantum Break’in arkasında Microsoft olmasa böyle bir işe girişmeleri epey zor olabilirdi. Hatırlarsanız yüz ifadelerinin çok önemli olduğu L.A. Noire oyununu yapan firma kendince iyi satış yapmasına rağmen yüksek maliyetleri sebebiyle batmış ve kapanmıştı. Quantum Break belki Remedy’e zarar vermez ama umarım sonraki oyunları için heveslerini kırmaz. Diğer oyuncuları da bu tarz oyunlara teşvik ederse ne ala. Oyun dünyasının bu tarz hem yaratıcı hem de dizilerin popüler olduğu dönemde dizi ile oyunu birleştiren yapıya sahip olması gerekiyor. Bu anlamda Quantum Break, bana oynarken geçmişteki film oyunlarını düşündürdü. Keşke film oyunları da zamanında böyle olsaymış. Hatırlarsanız her büyük filmin bir oyunu çıkar ancak kalitesizlikten kötü puanlar alırdı. Bu tarz bizi filme sokan oyunları oynamak heyecan verici olurdu doğrusu.
Quantum Break, Xbox One özel oyunu olarak açıklansa da ardından PC için de çıkacağı duyuruldu. Nisan ayında ise hem Xbox One hem de PC için piyasaya çıktı.

[review] [content title="1FilmDizi.Blogspot.Com.Tr" label="Müthiş !"]Quantum Break, Remedy'nin yeni eseri olarak karşımıza çıkıyor. Hikayesi ve oyunculuğuyla son dönemin en iyi tek kişilik oyunlarından biri olmuş. [/content] [item value="9"]Seneryo[/item] [item value="9"]Görsel[/item] [item value="10"]Ses[/item] [item value="10"]Oyunculuk[/item] [item value="10"]Site Puanı[/item] [/review]

This post have 0 [blogger]


EmoticonEmoticon

Next article Next Post
Previous article Previous Post

Advertisement

recentcommentslide